Yoğun bir iş gününün ardından, binaya son girenlerden biriydi kadın. Elinde evrak çantası, saçları biraz dağılmıştı ama yorgunluğunun altında başka bir heyecan gizliydi. Asansörün kapısı açıldığında içeride yalnızca bir kişi vardı — o.
Sessizce içeri girdi, başını eğip hafifçe selam verdi. Adam sadece gözleriyle karşılık verdi. Asansör yavaşça yukarı çıkarken, ikisi de konuşmuyordu ama aralarındaki hava yoğunlaşmıştı.
Katlar ilerledikçe, birbirlerine daha da yaklaştılar. Asansör ansızın kısa bir duraksamayla sarsıldığında, kadın dengesini kaybedip adamın göğsüne yaslandı. Göz göze geldiklerinde, bu beklenmedik yakınlık içgüdüsel bir adıma dönüştü.
Adam, yavaşça kadının yanağına dokundu. Kadın gözlerini kapatarak başını hafifçe eğdi — sessizce “devam et” dediği andı bu.
Asansör duvarına yaslanarak birbirlerine sokuldular. Dokunuşlar tedirgindi önce ama sonra yerini karşılıklı bir cesarete bıraktı. Her hareket dikkatli, ama durdurulamazdı.
Kısa süreli bir yolculuk, iki kişi arasında yıllardır bastırılan duyguları açığa çıkardı. Asansör nihayet durduğunda, ikisi de birbirine son bir bakış atarak ayrıldı.
Ama biliyorlardı ki o an, bir başlangıçtı. Sessizliğin içinden çıkan arzu, artık geri dönülmez bir yola girmişti.