Mum ışığı altında yenen sade ama samimi bir akşam yemeğinden sonra, müzik hafifçe çalıyor, iki kadeh şarap yudumlanıyordu. Konuşmalar yavaşlamış, göz teması uzamıştı.

Adam bir an durdu, “Bu gece seni sadece dinlemek istiyorum,” dedi. Kadın hafifçe gülümsedi, sandalyesinden kalkıp pencerenin önüne yürüdü. Dışarıda sokak lambaları sönmüş, sadece gece kalmıştı.

Adam arkasından yaklaştı, kollarını beline sardı. Dudakları onun boynuna dokunduğunda kadın gözlerini kapattı. Konuşmadan, sadece temasla birbirlerini anlamanın mümkün olduğu bir andaydılar.

Yavaşça kanepeye yöneldiler. Kadın başını adamın göğsüne yasladı. Nefesleri birbirine karışıyordu artık. Parmaklar ten üzerinde usulca gezinmeye başladı.

Her hareket dikkatle ilerliyor, rıza her adımda bakışlarla onaylanıyordu. Kadın, gözlerinin içine bakarak başını eğdi. “Devam et,” fısıltısı tüm odanın havasını değiştirdi.

Kıyafetler yavaşça çıkarken, bedenler birbirini tanımaya başladı. Hiçbir acele yoktu. Sadece anı yaşamak ve hissetmek vardı.

Gece ilerledikçe, ritim değişti ama uyum hiç bozulmadı. Sessizce yaşanan bu yakınlık, iki insanın duygularla kurduğu bir köprüye dönüştü.

Sabah olduğunda, sadece bir gece değil, belki de yeni bir başlangıç da geride kalm

Comments are closed.