Yazlığın denize bakan balkonunda güneş yavaşça ufka yaklaşıyordu. Hava hâlâ sıcak ama serin esinti, teni okşayacak kadar nazikti. Kadın, çıplak ayaklarıyla balkon zeminine uzanmış, elinde soğuk içeceğiyle uzaklara dalmıştı.
İçeriden gelen adam, onu izleyerek yaklaştı. Sessizliğin içindeki gülümsemesi, “yaklaş” demek gibiydi. Onun yanına oturdu, kelimesiz bir anlaşma gibi, birbirlerine sırtlarını yaslayıp birkaç dakika sadece denizi izlediler.
Sonra kadın döndü. Yüzü yumuşak, gözleri davetkârdı. “Böyle anları unutmamalı insan,” dedi. Adam onun dizine dokunduğunda, elinin altında sıcaklık ve onay vardı.
Yavaşça eğildi, kadının omzuna bir öpücük kondurdu. Bu, dikkatli ama yönü belli bir hareketti. Kadın karşılık verdi. Elleriyle adamın boynunu sardı.
Balkondaki şezlonga birlikte uzandıklarında, hava artık tamamen değişmişti. Dokunuşlar güneşin batışıyla yarışıyor, her temas aralarındaki bağı daha da derinleştiriyordu.
Gecenin ilk yıldızları çıkarken, iki beden birbirine tamamen güven içinde yaklaşmıştı. Konuşmalar susmuş, sadece nefesler duyulur olmuştu. Yaz akşamı serinliği tenlerine işlerken, birbirlerini saran sıcaklık yetiyordu.
O an; zamanın yavaşladığı, iki insanın sessizce birbirine ait olduğu bir ana dönüştü.