Yalnız başına çıktığı bu doğa yolculuğunda, kadın karavanını ormanın kıyısına park etmişti. Geceleri sessizlik, gündüzleri kuş cıvıltısı… Her şey yolundaydı. Ta ki o eski tanıdık kamp alanına geldiğinde yeniden karşılaşana kadar.

Adamın gülümsemesi tanıdıktı ama bakışları eskisinden daha derindi. “Karavan senin mi?” diye sorması bile içindeki ilgiyi saklayamıyordu. Kadın da bunu fark etmişti. Saatlerce ateş başında sohbet ettiler, sonra birlikte bir şeyler içmeye kadının karavanına geçtiler.

Kapı kapandığında, içerideki hava bambaşkaydı. Küçük alan, yakınlığı kaçınılmaz kılıyordu. Adam yaklaşırken kadın hiç geri çekilmedi. Parmakları birbirini bulduğunda, ikisinin de gözleri farklı bir dilden konuşuyordu artık.

“Sabaha kadar buradayım,” dedi adam, elini kadının kalçalarına atarken. Kadın başını eğip fısıldadı: “Gitmeni istemiyorum.”

Dar yatakta bedenler üst üste geçti, nefesler karıştı. Adamın her hareketi kontrollü ama sertti. Kadın, onun ritmine uyum sağladıkça aralarındaki istek daha da büyüdü.

Gece boyunca durmadı. Her dönüşte, her temas yeni bir dalga gibi içlerinden geçti. Sabah güneşi karavanın camından süzülürken, ikisi de nefes nefese ama gülümseyerek birbirine baktı.

Comments are closed.